49- HUCURÂT SURESİ

Medenidir, on sekiz âyettir.

(Hasen, Katâde, İkreme ve İbn-i Abbas'a göre 13. âyet Mekkîdir. Sûrenin 4. âyetinde odaların ardından bağırarak Peygambere seslenenlerden bahsedildiği için odalar anlamına gelen Hucurât adıyla adlanmıştır.)

Rahman ve Rahîm Allah Adıyla

1- Ey inananlar, her hususta Allah'ın ve Peygamberinin huzûrunda, onların önüne geçmeyin ve çekinin Allah'tan; şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, bilir.

2- Ey inananlar, seslerinizi, Peygamberin sesinden daha üstün bir tarzda yükseltmeyin ve onunla, yüksek sesle konuşmayın, birbirinizle konuştuğunuz gibi, sonra yaptıklarınız mahvolup gider de anlamazsınız bile.

Allah'ın Peygamberinin yanında seslerini alçaltanlar, o kişilerdir ki Allah, onların gönüllerini, çekinmeyle sınamıştır; onlaradır yarlıganma ve pek büyük bir mükâfat.

4- Odaların ardından bağırarak sana seslenenlerin çoğu, akıl etmeyen kişilerdir.

5- Ve gerçekten de onlar, sabretselerdi de sen, çıkıp yanlarına gelseydin daha da hayırlıydı onlara ve Allah, suçları örter, rahîmdir.

6- Ey inananlar, buyruktan çıkmış biri, size bir haber getirdi mi doğru, yahut yanlış veya yalan olup olmadığını araştırıp iyice bir anlayın, yoksa bir topluluğa, bilgisizlikle bir kötülükte bulunur da yaptığınıza nâdim oluverirsiniz.

7- Ve bilin ki içinizde Allah'ın Peygamberi var; işlerin çoğunda size itâat etseydi günaha girer, helâk olurdunuz ve fakat Allah, size inancı sevdirdi ve gönüllerinizde bezedi onu ve çirkin gösterdi size kâfirliği ve buyruktan çıkmayı ve isyânı; işte onlardır en güzel işlerde başarı kazananlar.

8- Allah'tan bir lütuf ve bir nîmet olarak ve Allah, her şeyi bilir, hüküm sâhibidir.

9- İnananlardan iki kısım, birbiriyle savaşa girişirse hemen aralarını bulun, bir bölüğü, öbürüne saldırırsa o saldırganlarla, Allah'ın emrine itâat edinceye dek savaşın; Allah'ın emrine itâat ederlerse adâletle aralarını bulup barıştırın ve adâletle muâmele edin; şüphe yok ki Allah, adâletle muâmele edenleri sever.

10- Hiç şüphe yok ki inananlar, ancak kardeştirler, artık kardeşlerinizin arasını bulun, barıştırın, uzlaştırın onları ve çekinin Allah'tan da acınmışlardan olun.

11- Ey inananlar, içinizden bir topluluk, başka bir toplulukla alay etmesin, olabilir ki alay edilenler, öbürlerinden daha hayırlıdır ve kadınların bir kısmı da başka kadınlarla alay etmesin, olabilir ki alay edilen kadınlar, öbürlerinden daha hayırlıdır ve birbirinizi kınamayın ve kötü lâkaplarla çağırmayın; inançtan sonra buyruktan çıkmışlara âit adlar, ne de kötüdür ve kim tövbe etmezse artık onlar, zulmedenlerin ta kendileridir.

12- Ey inananlar, sakının fazla şüphe etmekten, şüphe yok ki bâzı zan ve şüpheler suçtur ve ayıplarınızı, gizli işleri arayıp gözetmeyin ve bir kısmınız, bir kısmınızın gıyâbında kötülüğünü de söylemesin; biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? Tiksindiniz, değil mi? Ve çekinin Allah'tan, şüphe yok ki Allah, tövbeleri kabûl eder, rahîmdir.

13- Ey insanlar, şüphe yok ki biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve sizi, aşîretler ve kabîleler haline getirdik tanışın diye; şüphe yok ki Allah katında sevâbı en çok ve derecesi en yüce olanınız, en fazla çekineninizdir; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.

14- Bedeviler, inandık dediler; de ki: İnanmadınız ve fakat Müslüman olduk deyin ve inanç, henüz gönüllerinize girmedi sizin ve Allah'a ve Peygamberine itâat ederseniz yaptığınız iyiliklerin sevâbından hiçbir şey eksilmez, şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahîmdir.(1)

15- İnananlar, ancak o kişilerdir ki Allah'a ve Peygamberine inanırlar da sonra şüpheye düşmezler ve mallarıyla ve canlarıyla savaşırlar Allah yolunda, işte onlardır doğru söyleyenlerin ta kendileri.

16- De ki: Dininizi, Allah'a mı bildireceksiniz? Ve Allah bilir ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde ve Allah, her şeyi bilir.

17- Müslüman olduk diye seni minnet altında mı bırakırlar? De ki: Müslümanlığınızdan dolayı beni minnet altında bırakmaya kalkışmayın, hayır, Allah'a karşı siz minnet altındasınız, sizi doğru yola sevkedip îmanda başarı verdiğinden, eğer doğru söylüyorsanız.

18- Şüphe yok ki Allah, göklerin ve yeryüzünün gizli şeylerini bilir ve Allah, bütün yaptıklarınızı görür.

 

 

(1) Her Müslüman iman sahibi olamaz, fakat her inanan Müslüman'dır. Çünkü iman inançtır, Müslümanlıksa inandığını sözle, hareketle belirtmedir.