KUR'AN'IN HACMİ (MEBLAG) HAKKINDAKİ İNANÇ

Şeyh (Ebu Cafer) şöyle der: İnancımız odur ki, Yüce Allah'ın, Nebisi Muhammed'e -Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun- indirdiği Kur'an, iki kapak (deffeteyn) arasındadır; insanların ellerinde olandır ve bundan fazla değildir. Halka göre surelerinin sayısı, yüzondörttür. Bize göre ise "ed-Duhâ" (Duha: 93. Sure) suresi ile "Elem-neşrah" (İnşirah: 94. Sure) suresi bir tek suredir. "Elem-tera-keyfe" (Fil: 105. Sure) suresi ile "Li-ilafi" (Kureyş: 106. Sûe) sûresi bir tek suredir.

Bizim, Kur'an'ın bundan (mevcut halinden) fazla olduğunu söylediğimizi ileri süren, bir yalancıdır.

Kur'an'ın bütün sûrelerini okumanın sevabı, Kur'an'ı tam olarak hatm etmenin sevabı, bir rek'atta iki sure okumanın cevazı1, farz namazdaki bir rek'atta iki sure arasında Kur'an okumanın yasaklanması üzerine rivayet olunanlar2, bizim Kur'an hakkında söylediklerimizin tasdiki ve onun hacminin (meblağ), halkın ellerinde bulunandan fazla olmadığının doğrulanmasıdır. Aynı şekilde Kur'an'ın tamamının bir gecede okunmasının yasaklanması (nehy) ve Kur'an'ı üç günden az bir zamanda hatmetmenin de caiz olmaması hakkında rivayet edilenler, söylediklerimizin tasdikidir.

Aksine biz diyoruz ki, şu anda Kur'an'da bulunmayan öyle çok vahiy inmiştir ki, eğer onlar Kur'an'da toplansaydı Kur'an'ın ayetlerinin toplam sayısı onyedi bin olurdu.

Ve bunlar, söz gelişi, Cebrail'in (a.s.) Allah'ın salât ve selâmı ona olsun Nebi'ye,

"Allah sana: Ey Muhammed (s.a.s.)! Yarattıklarıma Benim davrandığım gibi davran" demesi gibidir.

Veya yine onun (Cebrail),

"halkın nefreti ve düşmanlığından sakın" demesi gibidir.

Veya onun (Cebrail),

"ne kadar yaşarsan yaşa, sonunda öleceksin; istediğin kadar sev, sonunda ayrılacaksın; istediğin kadar çalış, sonunda onunla karşı karşıya geleceksin. Mü'minin şerefi gece kıldığı namazdır; yüceliği ise, halka eziyet vermekten kaçınmasıdır" demesi gibidir.

Ve Nebi'nin (s.a.a.)

"Cebrail daima misvak kullanmamı tavsiye etti. Öyle ki, tükrüklerimin tükenmesinden veya beni dişsiz bırakmasından korktum. Bana daima komşuyu tavsiye etti. O 'kadar ki, komşumu bana varis kılacağını zannettim. Bana daima kadın (zevce) hakkında öğütlerde bulundu. Öyle ki, onu boşamanın doğru olmayacağını zannettim. Bana daima köleleri tavsiye etti. O kadar ki, belli bir süre içinde kölenin hür kılınmasını emir buyuracağını zannettim" demesi gibidir.

Veya Cebrail'in, Hendek savaşının sonunda,

"Ey Muhammed (s.a.a.)! Kutlu ve Yüce Allah sana ikindi namazını, (94) Benû Kureyza dışında kılmamanı emrediyor" demesi gibi.

 Ve Allah'ın salât v selâmı üzerine olsun onun (Hz. Peygamber),

"Rabbim bana farzları yerıne getirmemi emredişi gibi, insanlara da hoşça muamele etmemi emretti" demesi gibi.

 Yine onun,

"Biz peygamberler topluluğuna, insanlara akıllarınca konuşmamız emrolunmuştur" deyişi gibi.

Yine onun (s.a.s.),

"Cebrail Rabbimin huzurundan bana gözlerimi parlatan ve göğsümii ferahlandıran bir emir getirdi ve dedi ki: Güçlü ve Ulu Allah, Ali'nin (as), mü'minlerin emiri ve alınlarında, el ve ayak bileklerinde (abdest ve namazdan doğan) bir aklık bulunanların önderi olduğunu buyuruyor" demesi gibidir3.

Ve Onun (s.a.a.),

"Cebrail bana geldi ve dedi ki: Ey Muhammed (s.a.a.)! Kutlu ve Yüce Allah, Fatıma'yı Kendi arşının üstünde. Ali'ye (as) nikahladı ve buna, meleklerin seçilmişlerini şâhıd kıldı. Bu dünyada onu, onunla (Ali) evlendir ve buna, ümmetinin seçilmişlerini şahid kıl" demesi gibi.

Bunlara benzer haberler pek çoktur. Onların hepsi de vahiydir; fakat Kur'an değildir.

Eğer Kur'an olsalardı, mutlaka onun içinde olurdu, dışında değil.

Mü'minlerin Emiri -salât ve selâm üzerine olsun­Kur'an'ı topladığı ve getirdiği zaman, onlara şöyle dedi:

"İşte bu, Rabbiniz Allah'ın, Nebinize (saa) indirdiği ne bir harf eklenmiş ne de bir harf eksik bırakılmış Kitabı'dır".

Ona şöyle dediler:

"Bizim onun içindekilere ihtiyacımız yoktur. Senin sahib olduğun şeye biz de sahibiz".

Bunun üzerine o şöyle diyerek uzaklaştı:

"Fakat onlar verdikleri sözü arkalarma attılar ve ona karşılık birkaç para aldılar. Satın aldıkları ne kötü şeydir!"4.

(Imam Câfer) es-Sadık (a.s.) dedi ki:

Kur'an tektir; Tek olanın katından tek olan Nebi'ye (saa) inmiştir. Ayrılıklar, ancak raviler bakımından olmaktadır. Kur'an'da Yüce Allah'ın,

"...And olsun, eğer Allah'a ortak koşarsan amelin boşa gider ve ziyana uğrayanlardan olursun"5  ayeti gibi bir ayet,

veya Yüce Allah'ın,

"Tâ ki Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın..."6 ayeti gibi,

 veya yine O'nun,

"Seni yolunda pekiştirmemiş olsaydık, and olsun ki, az da olsa onlara meyledecektin. O takdirde de sana, hayatın da ölümün de kat kat azabını tattırırdık. . ."7 ayeti gibi ayetlerle bunlara benzeyen ayetlere gelince...bizim bu konudaki inancımız şu atasözünde açıkça bildirilmiştir: "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!" 8.

Kur'an 'da "av" (veya) kelimesinin geçtiğinin her defasında, işaret ettiği şahsa bir seçim hakkı bırakmaktadır. Kur'an'da nerede bir "Ya eyyuhe'l-le­zine amenû" (ey inananlar) varsa, bu, Tevrat'taki "ya eyyuhe'l-mesakin" (ey miskinler) karşılığıdır.

"Ya eyyuhe'l-lezine amenû" (Ey inananlar) diye başlayan her âyet, kumandanları, emirleri, en şereflileri ve ilkleri olarak, ancak Ali b. Ebi Talib'e (a.s.) işaret eder. (95)

Cennete işaret eden her âyet, ancak Nebi ve imamlar -Allah'ın salât ve selâmı hepsinin üzerine olsun-, onlara uyanlar ve taraftarları hakkındadır.

Cehenneme işaret eden her ayet ise, onların düşmanları ve onlara muhalif olanlar hakkındadır. Öncekiler (peygamberler ve imamlar) hakkında anılan ayetlerdeki hayırla ilgili olan herşey, aynı zamanda hayır sahibi olanlara da tatbik edilebilir. Ama onlarda rastlanılan kötü ile ilgili hususların, kötülük sahibi olanlara tahsisi caizdir.

Peygamberler (as) arasında, Nebi Muhammed'den (s.a.s.) daha hayırlısı; vasiler arasında onun vasilerinden (as)* üstünü; ümmetler içinde, başkası değil hakikatte onun Ev Halkı'na (Ehl-i Beyt)** (s.a.s.) uyanlar (şia)'dan üstünü ve kötüler içinde de halktan onlara düşman ve muhalif olanlardan daha kötüsü yoktur.


1. Urduca mütercimi, bunun sünnet namazda olduğunu söyler (A.F.).

2. Bu, farz namazda Fatiha'dan sonra bir atlayarak üst ve alttan iki sure veya ayetler okumanın yasak oluşundan söz ediyor (A.F.).

3. Burada sözü edilen haberlerin birçoguna Sünni kaynaklarda da  rastlanmaktadır.

4. Al-i İmran (3), 187.

5. Zumer (39), 65.

6. Fetih (48), 2. Urduca mütercimi şöyle söyler: Mufaddal b. Omer dedi ki: Biri bu ayetin anlamını İmam Cafer es-Sadık'a sordu. İmam (as) şöyle dedi:

Allah'a yemin ederim ki, Hz. Peygamber (saa) hiçbir günah işlememiştir. Gerçek anlamı şudur: Onun şefâatı vasıtasıyladır ki, Ali (as) taraftarlarının geçmiş ve gelecek günahları affolunacaktır. (Mecma'u'l-Beyân).

Urduca mütercimi, başkalarının günahları için başkaları adına günaha maruz kalma durumu ve bundan kurtuluş için bir misal getirir.

Bir hükümdar, kendi arkadaşlarından birini eyalet valisi olarak tayin eder ve ona, "bu insanların iyi davranışlarından sen sorumlusun" der. Bu tebaanın bir kısmı, kanunu çiğner ve ceza için huzura çıkarılır. Vali şefaat eder ve hükümdar da der ki: "Onların yanlış hareketleri, senin şefaatın olmadıkça affedilmeyecektir ve bu, hataların bizzat senin tarafından işlenmiş olması faraziyesi ile yapılabilir".

Aynı şekilde, ashnda ümmeti kastettiği halde, Hz. Peygamber'e hitabeden birçok ayet vardır. (A.F.).

7. İsrâ (17), 74-75.

8. "lyyâki a'ni ve's-mai ya câretu", bir Arap atasözüdür ve kelime kelime, "seni kastediyorum, ey komşu kızı sen dinle" demektir.

* Oniki imam (as) Peygamber (saa)'in vasileridirler. Allah tarafından tayin edilmişlerdir ve onlarda Peygamberler (as) gibi masumdurlar. Onlara uymak Peygambere (saa)'e uymak, uymamak is Peygambere (saa) uymamaktır. Daha geniş bilgi için bakınız.

Oniki İmam (as) Kimdir?

** Hz.Peygamber (saa) diyor ki:" Ben size iki emanet bırakıyorum.Bunlardan biri Kuran-ı Kerim, diğeri ise Ehl-i Beyt'imdir. Bu ikisine sımsıkı sarılırsanız asla sapıtmazsınız."

Sahih-i Müslim & Savaiq-ul Muhriqa & Tuhaf-ul Ukul