İmam Zeynelabidin'den (a.s) Münacatlar

Korkanların Münacatı

Bismillahirrahmanirrahim

Ey Rabbim! Sana iman ettikten sonra beni azaplandıracak mısın?! Yoksa sana olan sevgimden sonra beni uzaklaştıracak mısın?! Yoksa merhame affına sığınıyorken beni (ateşe) teslim mi edeceksin?! Haşa kt ve affını ümit ediyorken beni mahrum mu edeceksin?! Yoksai, ümidimi boşa çıkarasın, vech-i keriminden uzaktır bu. Keşke bilseydim, annem beni bedbahtlık için mi doğurdu, yoksa güçlükler için mi büyüttü?! Öyleyse, keşke hiç doğurup büyütmeseydi! Keşke bilseydim, beni saadet ehlinden mi kıldın ve kendi kurbuna (yakınlığına) ve civarına (komşuluğuna) mı mahsus ettin? Keşke bilseydim de bununla gözüm aydınlansaydı, kalbim huzur bulsaydı.

Ey Rabbim! Azametin karşısında secdeye kapanan yüzleri siyah mı edeceksin ?! Veya azamet ve yüceliğini öven dilleri lal mı edeceksin?! Veya muhabbet ve aşkınla dolan kalpleri mühürleyecek misin?! Veya zikrini (anılmanı) duymaktan zevk alan kulakları sağır mı edeceksin?! Veya merhametini ümit ederek arzularla sana doğru yükselen ellere zincir mi vuracaksın?! Veya sana itaat olan şeylerle uğraşıp bu yolda zayıflayan bedenleri cezalandıracak mısın?! Vaya sana ibadet etmek yolunda yürüyen ayakları azaplandıracak mısın?!

Ey Rabbim! Rahmet kapılarını muvahhidlerinin (vahdaniyetine, birliğine inananların) yüzüne kapama; aşıklarının, senin cemalini müşahede etmelerine mani olma!

Ey Rabbim! Tevhid inancıyla aziz kıldığın bir nefsi nasıl hicranının sıkıntılarıyla zelil ve perişan edersin?! Sana sevgi besleyen bir kalbi nasıl cehennem ateşinde yakarsın?!

Ey Rabbim! Elemli gazabından ve büyük öfkenden beni koru.

Ey Hannan (şefkati çok olan), ey Mennan ( pek çok ihsan eden), ey Rahim (bağışlayan), ey Rahman (esirgeyen), ey Cebbar (kırıkları onaran), ey Kahhar (üstün güç ve iktidar sahibi), ey Gaffar (affı çok olan), ey Settar (kusurları örten) kendi merhametin hürmetine, iyilerin kötülerden ayrıldığı, hallerin değiştiği, korkuların her tarafı sardığı, iyilerin (kurb ve civarına) yaklaştığı, günahkarların (rahmet ve lütfundan) uzaklaştığı, herkesin kazandığı hiç bir zulme uğramaksızın tam olarak kendisine verileceği günde beni kendi rahmetinle cehennem ateşinden ve utanç rezaletinden kurtar!!

Allah'ım! İtaatlerini bize farz kıldığın ve bununla makam ve mevkilerini bize tanıttığın Muhammed ve Ehl-i Beyti'ne rahmet eyle. Onların faziletiyle bir göz kırpacak kadar yakın veya bundan daha yakın ve acil bir giderişle sıkıntılarımızı gider. Ey Muhammed, ey Ali, ey Ali, ey Muhammed! Bana yardım edin; doğrusu sizler bana yardım edicilersiniz. Ey Muhammed, ey Ali, ey Ali, ey Muhammed! Bana kifayet edin; doğrusu sizler bana kifayet edicilersiniz. Ey Mevlam ey Sahib-i Zaman, imdat, imdat, imdat. İdrak et beni, idrak et beni, idrak et beni.

Ümit Edenlerin Münacatı

Bismillahirrahmanirrahim

Ey istekte bulunduğu zaman kuluna bağışta bulunan ve kendisinden bir şey umanı ümidine kavuşturan, kendisine yöneleni kendine yakınlaştıran, açıkça günah işleyenin günahını örtüp gizleyen, kendisine tevekkül edene yeten ve kâfi gelen (Allah).

Ey Rabbim, sana gelerek ağırlamanı istediği halde ağırlamadığın kimse kimdir? Senin bağışını ümit ederek kapına geldiği halde kendisi-ne bağışta bulunmadığın kimse kimdir? Senin, kapından mahrum bir şekilde geri dönmem yakışır mı? Oysaki ben, senden başka lütuf ve bağışıyla tanınan bir mevla tanımıyorum.

 Bütün hayırlar senin elinde olduğu halde, senden başkasına nasıl ümit bağlayayım?! Yaratmak ve hüküm sana mahsus olduğu halde, senden başkasını nasıl arzu edeyim?!

İstemediğim şeyi, fazl ve kereminden bana ihsan ettiğin halde sen-den umudumu mu keseyim?! Yoksa ipine sarıldığım halde beni, ken-dim gibi birisine mi muhtaç edeceksin?!

Ey kendisine yönenenlerin, rahmeti sayesinde saadete kavuştuğu ve mağfiret dileyenlerin, intikam ve cezasına maruz kalmayıp bedbaht olmadığı zat! Her an beni andığın halde nasıl seni unutabilirim?! Sürekli beni gözetlediğin halde nasıl senden gafil olabilirim?!

Allah'ım, ben kerem ve lütfuna elimi açtım ve bağışlarına kavuş-mak ümidini kalbime yerleştirdim. O halde halis tevhidinle beni (zâhi--rî ve bâtınî şirkten) temizle ve seçilmiş kullarından kıl beni.

Ey her kaçanın, kendisine sığındığı ve her arayanın kendisine ümit bağladığı (Allah).

Ey en iyi ümit edilen, ey kendisine el açılanların en kerim ve cömerdi, ey kendisinden (bir şey) isteyeni reddetmeyen ve ümid edenin ümidini boşa çıkarmayan; ey kapısı kendisini çağıran için açık olan ve kendisine ümit edenlerden hicabını kaldırmış olan (yüce Allah), kere-min hürmetine senden istiyorum ki, gözümü aydınlatacak bağışınla, gönlüme huzur verecek ümidinle, dünya musibetlerini (tahammül etmeyi) kolaylaştıracak yakinle bana minnet et (lütufta bulun) ve basiretimden körlük perdesini al. Kendi rahmetin hürmetine, ey merhametlilerin en merhametlisi.

İtaat Edenlerin Münacatı

Bismillahirrahmanirrahim

Allah'ım; itaatini bize ilham eyle. Sana karşı günah işlemekten bizi uzaklaştır. Temennimiz olan rızvanına ulaşmayı bize kolaylaştır. Bizi cennetlerin ortasına al. Şüphe bulutlarını gözlerimizin önünden dağıt. Kalplerimizden şek hicap ve perdelerini kaldır. Gönlümüzden batılı yok et. Batınımızda hakkı sabit kıl; zira şek ve zanlar, fitneleri aşılarlar, iyilik ve ihsanın halisliğini bulandırılar.

Allahım; bizi kurtuluş gemilerinde taşı. Tatlı münacatınla faydalandır. Sevginin havuzlarına sok. Sevgi ve kurbunun (yakınlığının) tadını bize taddır. Cihadımızı kendi yolunda, gayretimizi kendi itaatında kıl ve seninle muamelede niyetlerimizi halis eyle. Şüphesiz biz Sendeniz ve Senin içiniz, Senden başka Sana bir vesilemiz yoktur.

Allah'ım; bizi seçkinlerden, iyilerden kıl. Bizi salih ve iyi kimselerden ve bağışlara doğru gidenlerden, hayırlara doğru koşanlardan, bakiyat-i salihat için amel edenlerden ve yüce derecelere doğru çaba harcayanlardan kıl. Şüphesiz Sen her şeye kadir ve icabet etmeye layıksın. Kendi rahmetin hürmetine ey rahmedenlerin en merhametlisi.

Muhiblerin Münacatı

Bismillahirrahmanirrahim

İlahi, kim senin muhabbetinin tadını alır da başkasına yönelir? Kim kurbuna alışır da senden ayrılmak ister?İlahi, bizi o kimselerden kıl ki, onları kurbun ve velayetin için seçtin, dostluğun ve sevgin için halis kıldın ve görüşmen için meyillendirdin! Kaza (ve kaderine) razı ettin, yüzüne bakmayı kendisine ihsan ettin, hoşnutluğunu ona bağışladın, uzaklaşman ve buğzundan korudun, indindeki doğruluk makamına yerleştirdin, marifetine mahsus ve ibadetine layık kıldın, kalbini aşık ettin, müşaheden için seçtin, yüzünü sadece kendine doğru yönelttin, kalbini sevgin için fariğ eyledin, nezdinde olana meyillendirdin, zikrini ilahm ettin, şükrüne düşkün kıldın, itaatınla meşgul ettin, salih kullarından yaptın, münacatın için seçtin, senden koparacak her şeyden onu kopardın (uzaklaştırdın)İlahi, bizleri öyle kimselerden kıl ki, seninle birlikte olmakla ve sana iştiyakla rahatlık bulmaya alışmışlar; ve zamanları ah etmekle geçen, alınları azametin için secdeye kapanan, gözleri hizmetinde uykusuz kalan, gözyaşları haşyetinden akan, kalpleri muhabbetine bağlı olan ve yürekleri senin heybetinden çarpanlardan kıl bizi. Ey kutsi nurları muhiblerinin gözlerini cilalandıran ve yüzünün azameti ariflerinin kalblerini cezbeden! Ey iştiyak sahiplerinin kalplerinin arzusu! Ey muhiblerin arzularının sonu! Senin sevgini ve seni sevenin sevgisini, beni kurbana ulaştıracak her amelin sevgisini senden istiyorum. Yine, kendini benim kalbimde her şeyden daha sevimli kılmanı, sana olan sevgimi rızvanına sevkedici etmeni, sana olan şevkimi masiyetinden alı koyucu kılmanı senden istiyorum. Sana nazar etmek, sevgi ve teveccüh gözüyle bana bakmakla bana ihsan et. Yüzünü benden çevirme. Beni saadet ehlinden ve nezdinde payı olanlardan kıl; ey icabet eden ve ey rahmedenlerin en merhametlisi!

Tevessül Edenlerin Münacatı

Bismillahirrahmanirrahim

İlahi; Senin ra'fetinin şefkatinden başka Sana varacak bir vesilem, rahmetinin ihsanından ve rahmet Peygamberi olan ve ümmeti üzüntü (ve belalardan) kurtaran Peygamberinin şefaatinden başka Sana ulaşacak bir vasıta yoktur. Bu ikisin (şefkat ve rahmet) benim için mağfiretine nail olacak bir sebeb ve cennetine erişecek bir vesile kıl. Şüphesiz ümidimi keremine ve tamahım da bağışına göz dikmiştir.Öyleyse arzumu kendi hakkında gerçekleştir, amelimi hayırlı sonuçlandır ve beni cennetine aldığın, keramet evine yerleştirdiğin, görüşme ve (kıyamet) günü, gözlerini Sana bakmakla aydınlattığın civarında sıdk menzillerini kendilerine bıraktığın seçkin kullarından kıl. Ey gelenler kendisinden daha kerimine gelemeyen ve kasidler kendisinden daha marhametlisini bulamayan kimse! Ey tek başına kendisiyle halvet edilebilen en hayırlısı! Ey her yerden kovulup kendisine sığınılan en şefkarli! Senin geniş affına elimi açtım ve kereminin eteğine asıldım; Öyleyse bana mahrumiyeti nasip etme ve beni ümitsizliğe ve hüsrana düşürme; ey duâyı işiten -kabul eden- ve ey merhametlilerin en merhemetlisi!

Muhtaçların Münacatı

Bismillahirrahmanirrahim

İlahi; kırığımı Senin lütuf ve şefkatinden başka birşey onaramaz; fakirliğimi teveccüh ve ihsanından başka birşey müstağni kılamaz; korkumu Senin güvenliliğinden başka birşey izzetlendiremez; arzumu Senin fazlından başka birşey bana ulaştıramaz; ihtiyacımı Senin zenginliğinden başka birşey gideremez; hacetimi Senden başka kimse karşılayamaz; üzüntümü Senin rahmetinden başka birşey gideremez; zararımı Senin re'fetinden başka kimse yok edemez; susuzluğumu Sana varmaktan başka birşey gederemz; ateşimi Senin lika'ından başka birşey söndüremez; (istikrarımı Sana yakın olmaktan başka birşey sağlamlaştıramaz); üzüntümü Senin sevincinden başka birşey gideremez; hastalığımı Senin dermanından başka birşey iyileştiremez; zamımı Senin kurbundan başka birşey yok edemez; yaramı Senin mağfiretinden başka birşey iyileştiremez; kalbimin pasını Senin affından başka birşey cilalandıramaz; göğsümün vesvesesini Senin emrinden başka birşey gideremez. Öyleyse ey arzu edenlerin arzusunun sonu, ey istiyenlenin isteğinin nihayeti, ey taleplerin talebinin en uzağı, ey rağbet edenlerin rağbetinin en yücesi, ey salihlerin velisi, ey kokanların güvencesi, ey mustariplerin davetini icabet eden, ey yoksulların sermayesi, ey felakete uğrayanların hazinesi, ey imdad dileyenlerin imdatçısı, ey fakiler ve miskinlerin ihtiyaçlarını gideren, ey kerimlerin en keremi ve ey merhametlilerin en merhametlisi! Huşum, sualim ve yakarışım hep Senin içindir; Senden isteyim rızvanının (hoşnutluğunun) esintisinden bana ulaştırman, lütüf ve nimetlerini bana devam ettirmendir. Şimdi ben Senin kerem kapının önünde durdum, ihsanının esintisine yöneldım, sağlam ipine sarıldım, güvenilir kulpuna sımsıkı sarılmışım.

İlahi;zelil, dili yorgun (sözünü anlatamıyan) ve ameli az olan kuluna merhamet et, hesapsız ihsanla bağışta bulun, sürekli olan gölgenin altında onu koru; Ey Kerim! Ey Cemil! Ey merhametlilerin en merhametlisi!

Ariflerin Münacatı

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

İlahi; diller, celaline yakışır bir şekilde Seni övmekten ve akıllar cemalinin künhünü idrak etmekten acizdir ve gözler sübühat-i vechin (yüzünün envar ve celal cilvelerine) bakmak karşısında açık kalmıştır. Yaratılmışlara, künhünü tanımak için acizliğe itiraf etmekten başka bir yol bırakmamışsın.

İlahi; bizleri, şevk ağaçları göğüslerinin bahçelerinde sapa sağlam yerleşen ve muhabbetinin aşkı tüm kalplerini saran kimselerden kıl; bunlar o kimselerdir ki fikirler yuvasına sığınıyorlar, kurb (yakınlık) ve mükaşefe bahçelerinde yiyip gezinirler; mülatafat kasvesiyle muhabbet havuzundan içiyorlar, duru nehirlere girerler; şüphesiz perde onların gözlerinden kaldırılmıştır; şüphe karanlığı, akaid ve zamairleinden aydınlığa kavuşmuştur; şek karşılığı kalp ve batinlerinden yokolmuştur; göğüsleri ma'rifet tahkikiyle genişlemiştir; himmetleri zahidliğin saadet yolunda öne geçmek için yücelmiştir; içecekler amelin akar sularında hoş olmuştur; sırlar, üns meclisinde güzel kokulu olmuştur; sürüleri, korku yerinde güvenliğe kavuşmuştur; canları Rabb-ul erbaba dönmekle mutmain olmuştur (huzur kavuşmuştur); ruhları feyz ve kurtuluşa yakin etmiştir; gözleri mahbublarına bakmakla aydınlanmıştır; sakin olmaları soruyu idrak etmek ve maksada ulaşmakla sabitleşmiştir; ticaretleri dünyayı ahirete satmada kâr etmiştir.

İlahi; Seni anmak ilhamının anıları kalplere ne kadar da lezzetlidir; paybet yollarında düşünceyle Sana doğru yola çıkmak ne kadar da tatlıdr; sevginin tadı ve kadar da hoştur; kurbunun su içilecek yeri ne kadar da güzeldir; öyleyse kovulmak ve uzaklaştırılmaktan bize sığınak ver, bizi, Seni tanıyanların en yakınından, kullarının en salihlerinden, Sana itaat edenlerin en doğrularından ve ibadet edenlerin en halislerinden kıl; ey Azim, ey Celil, ey Kerim, ey bağışta bulunan! kendi rahmet ve nimetinle; ey merhametlilerin en merhametlisi!

Zakirlerin Münacatı

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

İlahi; eğer emrini kabul etmek farz olmasaydı Seni anmamda tenzih ederdim; Seni anmam kendi değerimin miktarıcadır, Senin değerinin miktarınca değildir; benim değerim Seni takdis edebilecek bir dereceye ulaşması gerekir. Bize nasib olan en büyük nimetlerden biri de Senin zikrinin bizim dilimizde söylenmesi ve Seni çağırmak tenzih ve tesbih etmek için bize vermiş olduğun iznidir.

İlahi; zikrini yalnızlıkta ve toplumda, gece ve gündüzde, açıkta ve gizlide, mutlulukta ve mihnette bize ilham eyle. Bizi, gizli anmalarla me'nus kıl; temiz işde ve rızan olan çalışmalarda bizi çalıştır; ve tam bir şekilde bizi mükafatlandır.

İlahi; aşık kalpler Sana susmuştur, çeşitli akıllar Senin marifetin üzere toplanmıştır; öyleyse kalpler ancak Seni anmakla tatmin olur ve canlar ancak Seni görünce (Sana yakın edince) sükunet bulur. Sen her mekanda tesbih edilensin, her zamanda ma'budsun, her vakitte mevcudsun, her dille çağıransın, her kalpte büyüksün; Senin zikrin olmayan her lezzetten, Senin ünsün olmayan her rahatlıktan, Senin yakınlığın olmayan her sevinçten ve Seninin itaatın olmayan her meşguliyetten bağışlanma diliyorum.

İlahi; Sen buyurmuşsun ve Senin buyruğun ise haktır: "Ey inananlar, çokça zikretmek suretiyle Allah'ı zikredin (anın). Ve O'nu sabah ve akşam tesbih edin"[1]. Yine buyurmuşsun ve buyruğun ise haktır: "Öyleyse (yalnızca) beni anın, Ben de siz. anayım"[2]. O halde kendini anmayı bize emretmişsin ve bunun üzerine bize, şeref olmamız ve yücelmemiz için bizi anmayı vaadetmişsin; biz şimdi emrettiğin şekilde Seni anmaktayız; öyleyse ey ananları anan, ve ey merhametlilerin en merhametlisi; bizi vaadettiğin şekilde mükafatlandır.

Sığınanların Münacatı

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.

Ey Allah'ım; ey sığınanların sığınağı, ey iltica edenlerin melcei, et helak olanları kurtaran, ey zavallıların koruyucusu, ey yoksullara merhamet eden, ey çaresizlere icabet eden, ey fakirlerin hazinesi, ey kırılanları onaran, ey korkanların korucusu, ey üzüntülerin imdadına yetişen, ey mültecilerin kalesi, eğer Sinin izzetine sığınmazsam, kime sığnayım, eğer Senin kudretine iltica etmezsem kime iltica edeyim. Günahlar, Senin affına sığınmaya beni mecbur etmiştir; hatalar, Senin bağış kapını çalmaya beni muhtaç etmiştir, çirkin iş yapmak Senin izzet dergahına çökmeye beni sevketmiştir; cezandan korkmak beni, Senin şefkat ipine sarılmaya sürüklemiştir. Senin şefkat ipine sarılanın rezil olması hak değildir; Senin izzetine sığınanı terkedilmesi veya kendi başına bırakılması layık değildir.

İlahi; himayeni bizden esirgeme; gözetmenden bizi mahrum bırakma, bizi helak yerlerinden çıkar. Çünkü biz Senin gözün önünde, Senin himayende ve Senin içiniz. Meleklerin katına yakın olanların hakkına; ve yarattıklarından salih olanların hakkına bize, bizi tehlikelerden kurtaracak muhafızlar kılmanı bizi afetlerden uzaklaştırmanı, bizi büyük müsübetlerden korumanı, gönüllerimize huzur indirmeni, yüzlerimizi muhabbet nurlarında örtmeni, bizi sağlam desteğine sığındırmanı, bizi ismet sığınağında toplamanı (yer veresin) istiyoruz; kendi ra'fet ve rahmetin hürmetine; ey merhametlilerin en merhametlisi!

Zahidlerin Münacatı

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

İlahi; bizi öyle bir yurtta yerleştirdın ki, bize hile kuyularını kazmış ve ölüm peçeleriyle tuzaklarına atmıştır; öyleyse onun aldatıcı hilelerinden Sana sığınıyoruz ve onun yaldızlı zinetleriyle aldatmasından Sana sığınıyoruz. Şüphesz bu yurt (dünya), arayanlarını helak etmektedir; kendisinde ikamet edenleri yok etmektedir; öyle bir yurttur ki, afet ve müsibetlerle doludur.

İlahi; bizi bu yurtta (dünyada) zahid kıl, kendei tevfik ve ismetinle bizi ordan salim kurtar, Sana karşı muhalefet örtülerini bizden çıkar, hüsn'ü kifayetinle işlerimiz'e idareci ol, çok payımızı geniş Rahmetinle çoğalt, sıla-i rahimlerimizi bağış ve feyzinden güzel eyle, kendi marifet nurlarını bizim için tamamla, bağış tadını ve mağfiret lezzetini bize tattır, Sana kavuşacağımız gün Seni görmekle gözlerimizi aydınlat, dünya sevgisini kalplerimizde çıkar; nitekim bunu seçkin, salih kulların ve yakınlarından olan ihsan sahibi sadık kişilerin hakkında yapmışsın; andolsun Rahmetine et merhametlerin en merhametlisi ve ey kerimlerin en kerimlisi!

Şeyh Tusi (r.a) "Misbah" adlı kitabında, Muhammed b. İsmail b. Bezi'den, o da Salih b. Ukbe'den, o da babasından, o da İmam Muhammed Bâkır aleyhisselamdan şöyle naklediyor:

"Kim Muharrem ayının onunda (Aşura günü) İmam Hüseyin'in türbesini ziyaret edip ağlarsa kıyamet günü Allah'ı iki bin hac, iki bin umre ve iki bin cihad sevabıyla mülakat eder ki bunların her birinin sevabı Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamlarının huzurunda yapılan hac, umre ve cihadın sevabı gibidir."

Ravi, "Canım size feda olsun! Kerbela'da olmayan ve bu günde o hazretin türbesini ziyarete gitmesi mümkün olmayan kimseye ne kadar sevap verilir?" diye sorunca İmam (a.s) buyurdu ki:

"Kendi evinin damı gibi yüksek bir yere veya çöle çıkıp İmam Hüseyin-'in türbesin-e işaret ederek katillerine beddua edip nefretini dile getirsin. Sonra iki rekât namaz kılsın. Bunu öğleden önce günü ilk saatlerinde yapsın. Daha sonra Hüseyin'e ağlasın. Takiyye zarureti yoksa ev halkını da o hazrete ağlamaya teşvik etsin. İmam Hüseyin'i anmak için evinde yas merasimi tutsun ve İmam Hüseyin'in musibetinden dolayı birbirlerine başsağlığı dilesinler.

Bu amelleri yapanlara bu sevapların verileceğine kefil oluyorum ben.

Ravi, "Fedanız olayım! Gerçekten bu amelleri yapanlar için sevaplara kefil oluyor musunuz?" diye arz edince İmam (a.s) "Evet; ben bu amelleri yapanlara kefilim" buyurdu.

Ravinin, "Bu amelleri yapanlar birbirlerine nasıl başsağlığı versinler?" diye sorması üzerine İmam (a.s) buyurdu ki:

"İmam Hüseyin (a.s) nedeniyle bize ulaşan bu musibetten dolayı Allah mükafatlarımızı artırsın. Bizi ve sizi Hz. Muhammed'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'inden olan Allah'ın velisi Mehdi'yle (a.f) birlikte İmam Hüseyin'in (a.s) kanının intikamını alanlardan etsin.

Zarureti yoksa Aşura günü bir dünya işi peşine gitmesin; çünkü Aşura günü öyle uğursuz bir gündür ki müminin ihtiyacı karşılanmaz, sorunu hallolmaz; ihtiyacı karşılansa, sorunu hallolsa bile bu onun için uğurlu olmaz, o işte bir hayır ve olgunluk görmez. Sizden hiç biriniz bu günde evi için kesinlikle rızk toplamasın; kim bu günde bir şeyi biriktirirse, biriktirdiği şeyde bereket görmez, ailesi için biriktirdiği şey ailesine bereketli olmaz.

Buna dikkat edenlere, yüce Allah Peygamber'in (s.a.a) huzurunda yapılan bin hac, bin umre ve bin cihad sevabı verir. Dünyanın başından kıyamete kadar, sıddıkların, peygamberlerin, elçilerin, vasilerin ve -Allah yolunda- ölen veya öldürülen şehitlerin gördükleri musibetlerin sevabı verilir onlara."[3]


[1]- Ahzab, 42

[2]- Bakara, 152

[3]- Mefatih'ul-Cinan