(1. âyette insanın, bir zaman, anılır bir şey olmadığı bildirildiğinden zaman ve çağ anlamına Dehr sûresi dendiği gibi İnsan sûresi de denmiştir. (Devamı, sonnot No:66)
1- Gerçekten de insana, zamânın bir çağı gelmişti ki anılır bir şey bile değildi insan.
2- Şüphe yok ki biz insanı, bir katre sudan, erkeklik suyuyla kadınlık suyunun rahîmde birleşmesinden yarattık sınamak için, derken onu, duyar, görür bir hâle getirdik.
3- İster şükretsin, ister nankör olsun, gerçekten de biz ona doğru yolu gösterdik.
4- Şüphe yok ki kâfirlere zincirleri, boyundurukları ve yakıp kavuran cehennemi hazırladık.
5- İtâat eden ve iyilikte bulunanlar, şüphe yok ki kâselerle şaraplar içerler ki kâfûr ırmağının suyu da karıştırılmıştır bu şaraba.
6- Allah'ın has kullarının içtiği bu şarap, bir kaynaktan çıkar ki onlar, diledikleri gibi, diledikleri yerlerde, onu akıtıp fışkırtırlar.
7- Adaklarını yerine getirir onlar ve şerri, her yanı saran, kaplayan günden korkarlar.
8- Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar.
9- Sizi, ancak Allah rızâsı için doyurmadayız ve sizden istemeyiz ne bir karşılık, ne bir şükür.
10- Şüphe yok ki biz, suratları astıran, azâbı pek şiddetli olan gün, Rabbimizden korkarız.
11- Derken Allah da korumuştur onları, bugünün şerrinden ve yüzlerine bir parlaklık, gönüllerine bir sevinçtir, vermiştir.
12- Ve sabretmelerine karşılık da mükâfatları, cennettir ve ipeklilerdir.
13- Yaslanırlar orada tahtlara, orada ne güneş görürler, ne zemheri.
14- Ağaçların gölgeleri, yakındır onlara ve meyveleri, adamakıllı râm olmuştur onlara.
15- Ve sunulur onlara gümüş kadehler ve sırça sağraklar.
16- Öylesine sırça ki incecik gümüşten ve hepsini de içecekleri miktara, susuzluklarına göre ölçmüşlerdir âdetâ.
17- Ve bir kadehle susuzlukları giderilir ki içindeki şaRaba zencefil karıştırılmıştır.
18- Orada bulunan ve şarıl-şarıl akan, her yana giden, boğazdan kayan selsebîl kaynağından.
19- Etraflarında, ölümsüz delikanlılar dolaşır, onları görünce sanırsın ki saçılmış incilerdir.
20- Ne yana baksan nîmetler görürsün, ne yana baksan, pek büyük ve zevalsiz bir saltanat ve devletler.
21- Üstlerinde, ipincecik yeşil ve ipek elbiseler, kalın ipekten dokunmuş libaslar vardır ve gümüş bilezikler takınırlar ve Rableri, onları tertemiz bir şarapla suvarır.
22- Şüphe yok ki bu, size bir mükâfattır ve çalışmanız, makbûldür.(1)
23- Şüphe yok ki biz indirdik Kur'ân'ı sana âyet-âyet ve zaman-zaman.
24- Artık sabret Rabbinin hükmüne ve uyma, onlardan suçlu, yahut nankör olana.
25- Ve an Rabbinin adını sabah ve akşam.
26- Ve geceleyin de secde et artık ona ve tenzîh et uzun gecelerde onu.
27- Şüphe yok ki bunlar çabucak gelip-geçeni severler de o ağır günü artlarına atar, bırakır-giderler.
28- Biz yarattık onları ve kuvvetlendirdik yaratılışlarını ve dilersek onları değiştiririz de yerlerine, onlara benzer başkalarını getiririz.
29- Şüphe yok ki bu, bir öğüttür, artık kim dilerse Rabbine doğru, bir yol tutar.
30- Ve Allah dilemedikçe onlar, dileyemezler; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sâhibidir.
31- Dilediğini rahmetine alır; ve zâlimlere gelince: Elemli bir azap hazırlamıştır onlara.
(1) Hasen ve Huseyn (a.s) hastalanmışlar, Hz. Ali, üç gün oruç... (Devamı, sonnot No:67)