(Kâlem sûresi de denir. Her iki ad da sûrenin ilk âyetinden alınmadır. Hasen, İkrime ve Atâ'ya göre Mekkîdir. İbn-i Abbas'a ve Katâde'ye göre 16. âyete kadar Mekkîdir, sonuna kadar Medenîdir elli iki âyettir.)
1- Nûn, andolsun kâleme ve yazdıklarına.339
2- Sen, Rabbinin nîmeti sâyesinde deli değilsin.
Ve sana, tükenmez, minnetsiz bir mükâfat var.
4- Ve şüphe yok ki sen, pek büyük bir ahlâka sâhipsin elbette.
5- Yakında sen de görürsün ve onlar da görürler.
6- Deliliğe uğramış hanginiz?
7- Şüphe yok ki Rabbin, kendi yolundan sapanı da daha iyi bilir ve o, doğru yolu bulanları da daha iyi bilir.
8- Artık yalanlayanlara itâat etme.
9- Onlara yumuşaklık göstermeni arzularlar, öyle hareket etsen onlar da yumuşaklık gösterirler.
10- Ve itâat etme çok yemin edenlerin, reyinde isâbet bulunmayanların hiçbirine.
11- Ayıp arayan, kovucu ve söz getirip götürücüyle.
12- Hayrı tamâmıyla meneden haddini aşmış suçluya.
13- Ayrıca da çirkin ve kötü huylu soysuza.
14- Mal-mülk ve evlât sâhibi bile olsa. (1)(2)
15- Ona âyetlerimizi okuyunca eskilere âit masallar dedi.
16- Büyüyüp bir hortuma dönen burnuna, yakında bir damga vururuz.
17- Ve biz, onları açlıkla, kıtlıkla sınarız, nitekim o bahçe sâhiplerini de sınamıştık; hani, sabahleyin erkenden, bahçelerindeki mahsûlü kesmeye ant içmişlerdi.
18- Ve Tanrı dilerse de dememişlerdi.
19- Halbuki bahçenin üstünde, Rab-binden gelen bir felâket dolaşmadaydı ki onlar uyuyorlardı.
20- Derken bahçe, bütün mahsûlü kesilip biçilmiş, kupkuru çorak bir yere, bir çöle dönmüştü.
21- Sabahleyin birbirlerine sesleniyorlardı.
22- Mahsûlünüzü kesip devşirecekseniz erkence koşun, gidin.
23- Derken yola düştüler ve birbirlerine de gizlice diyorlardı ki.
24- Bugün hiçbir yoksula yol vermeyin, yanınıza gelmesin sakın.
25- Ve kendilerini, yoksulları men etmeye güçleri yeter sanarak erkenden gittiler.
26- Bahçeyi görünce gerçekten de dediler, elbette yolumuzu şaşırdık.
27- Hayır dediler, biz mahrûm olup gitmişiz.
28- İçlerinden en iyileri, ben demedim miydi size dedi, mâbûdunuzu tenzîh etseniz ne olurdu.
29- Dediler ki: Şanı yücedir Rabbimi-zin, gerçekten de zâlimlerden olduk biz.
30- Bir birlerine dönerek birbirlerini kınamaya başladılar.
31- Yazıklar olsun bize dediler, gerçekten de azmışız biz.
32- Umulur ki Rabbimiz, onun yerine bize daha da hayırlısını verir, gerçekten de biz, Rabbimizi dilemede, ondan istemedeyiz.
33- İşte bunun gibidir azap ve elbette âhiret azâbı, daha da büyüktür bilirseniz.(3)
34- Şüphe yok ki çekinenlere, Rableri katında Naîm cennetleri var.
35- Artık Müslümanları da suçlularla bir mi tutacağız?
36- Ne oldu size ki? Nasıl hükmediyorsunuz?
37- Yoksa size mahsus bir kitap var da oradan mı okuyorsunuz.
38- Orada, neyi beğenir, isterseniz sizindir diye mi yazılı?
39- Yoksa hükmü kıyâmetedek sürecek antlar mı ettik size, şüphe yok ki ne buyurursanız o olacak sizin için diye?
40- Onlara sor, bunlara kefîl olan kimmiş içlerinden?
41- Yoksa ortakları mı var? Doğru söylüyorlarsa gelsinler bakalım ortaklarıyla.
42- O gün, işler güçleşir ve secdeye dâvet edilirler, derken güçleri yetmez.
43- Gözleri yere dikilir, üstlerine aşağılık çöker ve gerçekten de sağ esenken de secdeye dâvet edilmişlerdir de secde etmemişlerdi.
44- Artık sen, bu sözü yalanlayanı bırak bana, biz onları yavaş-yavaş, hiç bilmedikleri yerden cehenneme çeker-dururuz.
45- Ve onlara mühlet vermedeyim, fakat şüphe yok ki azâbım, pek kuvvetlidir.
46- Yoksa onlardan ücret istiyorsun da derken onlar da ağır bir borç altında mı kaldılar?
47- Yoksa gizli âlem, onların yanında da onu mu yazıyorlar?
48- Artık sabret Rabbinin hükmüne ve balıkla arkadaş olana benzeme; hani o, dertten boğulmuş bir halde Rabbine nidâ etmişti.342
49- Rabbinden bir nîmet erişmeseydi ona elbette bir yere, fenâ bir halde bırakılır giderdi.
50- Derken Rabbi, onu seçti de temiz kişilerden kıldı.
51- Ve az kalmıştı ki kâfirler, Kur'ân'ı duydukları zaman seni gözleriyle yiyip helâk etsinler ve derlerdi ki: Şüphe yok, bu, bir deli elbette.
52- Halbuki o, ancak âlemlere bir öğüttür.
(1) Nûn, Tanrı adlarından bir addır, sûrenin adıdır, rahman kelimesinin harflerinden... (Devamı, sonnot No:59)
(2) Bu âyetler, Mugıyra oğlu Velid hakkındadır.
(3) Bu bahçenin... (Devamı, sonnot No:60)