1- Tenzîh eder ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde; her şeye sâhip ve mutasarrıf olan, ayıplardan ve noksanlardan arı bulunan üstün, hüküm ve hikmet sâhibi Allah'ı.328
2- O, bir mâbuttur ki Mekkeliler içinden, kendi cinslerinden bir peygamber göndermiştir; onlara âyetlerini okumaktadır ve onları tertemiz bir hale getirmektedir ve onlara kitabı ve şerîatlerin hikmetlerini öğretmektedir ve bundan önce onlar, elbette apaçık bir sapıklık içindeydiler.
Ve onlardan başkalarına ki henüz onlara katılmamışlardır ve odur üstün olan hüküm ve hikmet sâhibi.(1)(2)
4- Bu, Allah'ın lütufudur, ihsânıdır, dilediğine verir onu ve Allah, pek büyük bir lütuf ve ihsân sâhibidir.
5- Kendilerine Tevrat yüklenenler, sonra da onunla amel etmeyenler, eşşeğe benzerler ki koca-koca kitaplar taşımada; Allah'ın delillerini yalanlayan topluluğa getirilen örnek, ne de kötü bir örnek ve Allah, zâlim topluluğu doğru yola sevketmez.
6- De ki: Ey Yahûdi olanlar, eğer gerçekten de öbür insanlar hâriç, kendinizi, Allah'ın dostları sanıyorsanız, sözünüz doğruysa isteyin ölümü.
7- Ve ebedîyen istiyemezler onu, elleriyle hazırladıkları şeyler yüzünden ve Allah, zâlimleri bilir.
8- De ki: Gerçekten de ondan kaçıp durduğunuz ölüm yok mu; hiç şüphe yok ki size ulaşacaktır o da sonra gizliyi de, görüneni de bilen mâbudun tapısına götürüleceksiniz, derken size, bütün yaptıklarınızı haber verecek.
9- Ey inananlar cumâ günü namaz için nidâ edilince size, hemen Allah'ı anmaya koşun ve bırakın alış-verişi; bu, daha da hayırlıdır size bilirseniz.330
10- Namazı kıldınız mı da artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lûtfunu, ihsânını arayın ve çok anın Allah'ı da kurtulup murâda erin.
11- Ve onlar, bir alış-veriş, yahut eğlence görünce ona gidip dağıldılar ve seni ayakta bıraktılar; de ki: Allah'ın katındaki daha da hayırlıdır alış-verişten ve eğlenceden ve Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
(1) Âyette "Ümmiyyîn" kelimesi geçer. Ümmi, okuma yazma bilmeyen demektir. Ümmiler de okuma yazma bilmeyenlerdir. Ancak 6. sûrenin 92. âyetiyle 42. sûrenin 7. âyetinde Mekke, şehirlerin aslı, temeli anlamına gelen "Ümm-ül-Kurâ" diye anılmış olduğundan "Ümmi, Ümmiler", Mekkeli ve Mekkeliler anlamına da gelir. İlk anlama göreyse Araplar mânasını ifade eder. Bu, Mücâhid ve Katâde'den rivâyet edilmiştir.
(2) "Onlardan başkaları", Arap olmayanlardır. Bunlar kimlerdir diye sorulunca Hz. Muhammed (s.a.a), elini Selmân-ı Fârisi'nin omuzuna koymuş ve iman, Ülker yıldızında olsaydı bunlardan gelen erler gene uzanırlar, onu alırlardı buyurmuştur (al-Tecrid, 2, Kitâbu Tefsir-il-Kur’ân, 118).