') //-->
Hamd ve sena, alemlerin Rabbi Allahadır; selat ve selam, yüce peygamberimiz ve efendimiz Muhammed Mustafaya (s.a.a) ve masum Ehlibeytinedir.
1-Kuran-ı Kerim, insanı üstün melekler seviyesine yüceltir ve insan ile cehennem arasında engel olur...
2-Kuran-ı Kerim, gerçek anlamıyla kendisini okuyan kimseye alçak gönüllülük, bağlılık, yücelik, izzet ve ziynet kazandırır ve Kuranı hatmeden kimseye de teyidî peygamberlik nimeti verilir...
3-Kuran okumak hafızayı güçlendirir...
4-Kuran okumak, vatanında bulunanların mertlik/cömertliğidir...
5-Kuran okumak, dostun kitabını okumak ve onu anmak olduğu için insana zindelik, mutluluk, neşe ve gençlik verir.
6-Kuran okumak, insanın gönlüne parlaklık kazandırır.
7-Kuran okumak, bir yandan ruh ve bedeni etkilerken, diğer yandan da kalplerin Allaha yakınlaşmasını ve bedenin huşu edinmesini sağlar.
8-Kuran okumak, hastalıklara şifadır.
9-Kuran okumak ruhun güçlenmesine neden olur. Çünkü soyut ruh, ilahi nurla beslenir ve güç alır.
10-Kuran insanı korur. Çünkü bireylerin ve halkların hem olgunluk ve hem de helaket etkenlerinin tümü Kuran-ı Kerimde açıklanmıştır. Bu nedenlerden ibret dersi çıkaran birey ve halklar, elbette ki kendilerini helak olmaktan koruyacaklardır.
11-Kuran-ı Kerim, insan için hidayet ve saadet kitabıdır. İnsan, dünya ve ahiret hayatlı bir varlık olduğundan dolayı Kuran-ı Kerim, insan hayatının her iki boyutunu güvenceye alır ve iyileştirir.
12-Katılaşma, kalbin hastalıklarından biridir ve kalbin yumuşaması, bazı etkenlere bağlıdır ve bu etkenlerden biri de öğüttür.
Bu haftaki hutbenin konusundan ibaret olan on üçüncü ders ise, şundan ibarettir:
13-Kuran-ı Kerim okumak ve onunla menus olmak, insan için ve insan yaşamına bereket getirir.
Konuya girmeden önce bereket-mübarek kelimelerini kısaca açıklamak ve lügat bilginlerinin bu kelimeler hakkındaki görüşlerini sizlere aktarmak istiyorum.
Ragıb-ı İsfahanî bu kelimeleri şöyle açıklamaktadır: Bereket ve mübarek kelimeleri, devenin göğsü manasına gelen berk maddesinden türemiştir. Bu bağlamda berekel beîr cümlesi, devenin yere diz vurması/yatması anlamına gelmektedir. Suyun biriktiği yere ve gölete Arapçada birke denmesi de suyun belli bir yerde durmasıyla ilintilendirilmiştir.
İlahi hayır da, bir tür yerleşme ve birikme olduğu için bereket kelimesiyle ifade edilmiştir.
İlahi hayırın olduğu şey de mübarek kelimesiyle tanımlanmıştır...
Ragıb-ı İsfahanî, konuyla ilintili olarak şöyle devam etmektedir: İlahi hayır, kimsenin hissedemeyeceği ve sayamayacağı şekilde bir yerden kaynaklanır. İşte bundan dolayı hissedilmeyen bolluk mübarek diye nitelenmektedir.
Kuran-ı Kerim mübarek bir kaynaktan inmiştir ve mübarek bir yerden inen şeyin kendisi de mübarektir. Kuran-ı Kerim bu hususta şöyle buyurmaktadır:
Ne yücedir şânı, Furkân'ı âlemleri korkutmak üzere kuluna indirenin.
Ayrıca Kuran-ı Kerim mübarek bir gecede inmiştir. Yani hem Kuranın indiği kaynak ve hem de indiği zaman mübarektir. Kuran-ı Kerim bu hususta da şöyle buyurmaktadır:
Hâ mîm. Andolsun her şeyi açıklayan Kur'ân'a. Şüphe yok ki biz onu, kutlu bir gecede indirdik, şüphe yok ki biz, insanları korkuturuz.
Ayetin vurguladığı kutlu/mübarek gece, bir yılın yazgısının belirlendiği ve kararlaştırıldığı kadir gecesinden ibarettir.
Kuran-ı Kerimin indiği kaynak ve zamanın mübarek olduğuna dikkat edilecek olsa, Kuran-ı Kerimin özünün de mübarek ve bol hayır kaynağı olduğu anlaşılacaktır. Kuran-ı Kerim bu gerçeğe, aşağıdaki ayetlerde şöyle temas etmektedir:
Bir kitaptır bu ki onu, kutlu olarak sana indirdik, âyetlerini iyice bir düşünsünler aklı başında olanlar ve ondan öğüt alsınlar diye.
Bu kitabıysa kutlu olarak indirdik, artık ona uyun ve çekinin de rahmete kavuşanlara katılın.
Sana, şehirlerin anası olan Mekke halkını ve çevresindeki bütün insanları korkutmak, Tanrı azâbını onlara haber vermek için bu kutlu ve onlarda bulunan kitapları gerçekleyici kitabı indirdik ve âhirete inananlar, namazlarını dâimâ kılarak bu kitaba da inanırlar.
Kuran-ı Kerimi mübarek kılan etkenlerden bir diğeri de, Kuranın hikmetli bir kitab oluşudur; Kuran-ı Kerim gerçek öğretiler, şeriat, ibret ve öğütler kitabıdır.
Allame Muhammed Hüseyin Tabatabaî şöyle buyurmaktadır: Hikmet, insanın saadetini içermesi bakımından, yaratılış başlangıcı ve mead gibi hak ilahi öğretiler gerçeğiyle ve de insan saadetiyle ilişkili olup dinî öğretilerin alt yapısını oluşturan tabiat aleminin gerçek öğretileriyle uyuşan ve örtüşen olgudur.
Bu bağlamda aşağıdaki ayetler konuya ışık tutmaktadır:
Yâ Sîn. Andolsun, beyanında hikmet, hükmünde metanet olan Kur'ân'a. Şüphe yok ki sen, gönderilenlerdensin.
Kuran-ı Kerimin hikmet kaynağından indirildiğini de şu ayetler buyurmaktadır:
Elif lâm râ; bir kitaptır bu ki âyetleri, delillerle sağlamlaştırılmış, sonra apaçık bildirilmiştir, hüküm ve hikmet sâhibi olan ve her şeyden haberdâr bulunan Tanrı katından inmedir.
Ve şüphe yok ki sen, Kur'ân'ı, hüküm ve hikmet sâhibinin, her şeyi bilenin katından almadasın.
Bunlardır beyanında hikmet, hükümlerinde metânet bulunan kitabın âyetleri.
Ne önceden onun hükümlerini iptâl eden bir kitap gelmiştir, ne de ondan sonra gelir ve bâtıl, ona zarar veremez; hüküm ve hikmet sâhibinden, hamde lâyık mâbut tarafından indirilmiştir.
Hikmet kitabı olan Kurana ulaşan kimse, büyük bir hayıra ulaşmıştır. Bu bağlamda Kuran-ı Kerim şöyle buyurmaktadır:
Dilediğine hikmet ihsân eder ve kime hikmet ihsân ederse şüphe yok ki o, çok hayra nail olmuş demektir, fakat bunu, aklı başında olanlardan başkaları düşünmez bile.
Bu hususta masum önderlerden rivayet edilen bir hadis şöyledir:
Kuran okunan eve Allahın bereketleri iner ve o tertemiz Kuranî ev, gökyüzü sakinleri için ışık saçar. Günah ise bereketlerin kesilmesine, nimetlerin değişmesine ve de belanın inmesine neden olur.
Konuyla ilintili olarak Kuran-ı Kerim şöyle buyurmaktadır:
Bozgun belirdi karada ve denizde, insanların elleriyle kazandıkları suçlar yüzünden; bu da, belki dönerler, vazgeçerler diye yaptıklarına karşılık çekecekleri cezânın az bir kısmını onlara tattırmak için.
Ve size gelip çatan her felâket, ellerinizle kazandığınız bir şeydir ancak ve çoğunu da bağışlar.
Kuran-ı Kerim, Allahtan sakınmakla ve temiz bir yaşam tarzı içinde olmakla ilahi bereketlerin nazil olacağına şöyle vurgu yapmaktadır:
Sizi korkutmak için içinizden birisine Rabbinizden vahiy gelmesine şaşıyor musunuz? Hatırlayın ki sizi Nûh kavminden sonra hükümdâr etti, boy-pos, kuvvet-kudret bakımından da onlardan üstün etti sizi. Siz de Allah'ın nîmetlerini anın da murâdınıza erin, kurtulun.
O fakirlik yaratandan korksaydın eğer
Yeryüzünde keşfederdin ne hazineler
İnsan, Kuran okumak ve ona uymakla takva edinir; takva edinen insana da maddî ve manevî rızıklar nazil olur.
Yüce Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmaktadır:
Kuran okuyarak evlerinizi nurlandırın; Yahudiler ve Nasraniler gibi evlerinizi mezarlar edinmeyin. Onlar manastır ve havralarda ibadete durdu ve evlerinde ibadet etmediler. Oysa ki evde ne kadar çok Kuran okunacak olsa, o kadar hayrı artar ve ehli çoğalır. Gökyüzündeki yıldızların dünya sakinlerine ışık tuttuğu gibi o ev de gökyüzü sakinlerine ışık tutar.
İmam Cafer-i Sadık (a.s) da bu bağlamda şöyle buyurmaktadır:
Kuranın okunduğu ve Allahın anıldığı evin bereketi artar; o eve melekler iner ve şeytanlar da o evden uzak dururlar. Gökyüzündeki yıldızların yeryüzü sakinlerini aydınlattığı gibi o ev de gökyüzü sakinlerine ışık tutar. Kuranın okunmadığı ve Allahın anılmadığı evin bereketi ise azalır; melekler o evden uzaklaşır ve o ev şeytanların uğrak yeri olur.