Bir milletin hayatını sürdürebilmesinin ilk şartı, ilimdir. İlim ve kültür bakımından gelişmiş olan ülkelere "diri", bunun karşısında, geri kalmış ve bilgisiz ülkelere "ölü" ve "vahşi" denilmesi boşuna değildir. Bu tabirin kökünü, İslam önderlerinin sözlerinde görmekteyiz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor:
"İlmi sohbetlerde hedef, "Allah" olduğu takdirde ölü kalpleri diriltir."[1]
İslam'ı "diriltmek" amacıyla ilim peşinde koştuğu halde ölen bir kimsenin, cennette peygamberlerle bir derece fasılası vardır."[2]
Bu yüzden İslam dini, halkı ilim öğrenmeye çok teşvik etmiş, hatta onun gerekli ve farz olduğunu bildirmiştir. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor:
"İlim öğrenmek, her Müslümana farzdır. Allah, ilim arayanları sever."[3]
İlim öğrenmek, her Müslümana farzdır. İlmi, bulunduğu yerlerde arayın; onu ehlinden alın. Allah için ilim öğrenmek basenedir; onun peşinde koşmak ibadettir, onu konuşmak teşbihtir, onunla amel etmek cihattır, onu öğretmek sadakadır, onu ehlinden esirgememek Allah'a yakınlık vesilesidir"[4]
"İlim peşinde koşan kimse, gündüzlerini oruç, gecelerini ibadetle geçiren kimse gibidir. Kişinin ilimden öğrendiği her bölüm, onun için "Ebu Kubeys" (Hicaz'da bir dağın adı) dağı kadar altını olup, Allah yolunda harcamasından daha hayırlıdır.[5]
Kur'an-ı Kerim'de de şöyle buyrulmaktadır:
"Kendisine ilim ve hikmet verilen kimseye, gerçekten de büyük bir hayır verilmiştir."[6]
İmam Seccad (a.s) şöyle buyuruyorlar:
Eğer insanlar, ilim öğrenmekteki hayrı bilselerdi, derin okyanuslara dalmak ve ölüm tehlikesini göz almak pahasına onu arayıp bulurlardı"[7]
İslam, ilim öğrenmeye o kadar önem vermiştir ki, ilim yolunu cennet yolu bilmiştir. Büyük İslam Peygamber'i buyuruyor ki:
"Kim, ilim öğrenmek için bir yolu kat ederse, Allah onun önüne cennete giden bir yol açar."[8]
İslam, ilmi insanın geride bırakacağı en iyi yadigârlardan biri olarak kabul etmektedir. Resul-ü Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır:
"İnsanın, kendisinden sonra geride bırakacağı en iyi yadigâr; kendisine dua edecek salih bir evlat, cami, hastahane, okul vb. gibi halka yararı dokunacak ve kendisine sevabı ulaşacak sürekli bir sadaka ve kendisiyle amel edilen bir ilimdir."[9]
İslam, ilmi cehennem ateşinden kurtulma vesilesi olarak tanımlamıştır.
Evet, gerçek bir ilim sahibi hiçbir zaman yoldan çıkmaz, sapık ve cehennemlik olmaz, ilim, onu cennete ve mutluluğa sevk eder.
Nebiyy-i Mükerrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadırlar:
"Kim, Allah'ın cehennem ateşinden salıverdiği kimseleri görmek isterse, ilim öğrenenlere baksın."[10]
İslam, ilim elde etmek için hiçbir sınır tanımamaktadır.
Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor:
"Çin'de de olsa ilmi elde edin."[11] (Mekân açısından bir sınırı yoktur) "Beşikten, mezara kadar ilim arayın."[12]
İslam, ilim öğrenme yolunda utanma ve kibirlenmeyi kınamıştır. Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyorlar: "Bilmediğiniz şeyi (sorup) öğrenmekten utanmayın.[13]
[1] Usul'i-kafi, s.20
[2] Münyet'ül - Mürid, s.9
[3] Usul'i Kafi, s.15.
[4] Bihar-ül-Envar, c. l, s.55
[5] Münyet'ül- Mürid, s.9.
[6] Bakara: 269. ayet
[7] Bihar'ül- Envar, c.l , s.59.
[8] Münyet'ül- Mürid, s.11
[9] Münyet'ül- Mürid, s.11
[10] Bihar'ül- Envar, c.l. s.57
[11] Bihar'ül- Envar, c. l ,s.58.
[12] Nehc-ül Fesaha, s.64. Hadis: 327
[13] Nehc'ül Belağa,s.H13