Humusun yarısı, yani ayetin başında zikredilen Allah hakkı, Resul hakkı ve zül-kurba (Resulullah'ın yakınlarının) hakkı zamanın hak imamına ulaşır. Ehlibeyt'ten nakledilen hadislere göre buradaki "Zül-Kurba"dan maksat Resulullah'ın bütün akrabaları değil, Ehlibeyt'ten gelen hak imamlardır. Demek ki Allah hakkı, Peygamber hakkı ve İmam hakkı hepsi zamanın hak ve masum imamına ulaşacak, o gaybette olduğu zamanda ise onun vekilleri konumunda olan müctehidlere ulaşacak. O da bunu maslahat gördüğü İslamî maslahatlarda kullanır. Yoksa eğer bütün akrabalar kastedilirse, sebepsiz yere bir ayrıcalık ve adaletsizlik olmuş olur. Bunu da İslam kabul etmez.
Diğer üç kısma gelince yani yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar, bunlardan maksat ise Resulullah'ın (s.a.a) soyundan gelen ve seyyid diye hitap ettiğimiz kimselerdir. Her yetim, fakir ve yolda kalmış değildir. Bunu da yine hadislerden anlıyoruz. Zira bildiğimiz gibi ve Sünnisiyle Şiisiyle bütün Müslümanların kabul ettiği üzere Resulullah'ın soyuna Zekat haramdır. Zekatın masraflarında da benzer şıklar zikredilmiş ve bunlardan maksat da seyyid olmayan kimselerdir. (Tevbe, 60) Dolayısıyla seyyidlere zekatı haram kılan Allah-u Teala onlara alternatif olarak humusun bir kısmını (yarısını) ayırmıştır. Bunun sebebi ise zahiren şudur ki Resulullah'ın akrabaları, bu akrabalık statüsünden yararlanarak beytülmalde su-ı istimalde bulunmasınlar diye onların önünü baştan kesmiş ve onlara ayrı bir hak tanımıştır. Yani humusun bir kısmını onlara ayırmıştır.
Ehlibeyt'ten bu konuda nakledilen hadisleri geniş ve detaylı bir şekilde öğrenmek isteyenler, Vesail-üş Şia kitabının altıncı cildine ve Şia tefsirlerinde Humus ayetinin tefsirine bakabilirler. Allah'a emanet olun.